13 Mayıs 2013 Pazartesi

Üçüncü Anneler Günümde....

Pempe yanaklı, yumuk gözlümü verdiler kucağıma... O kokusu, mis kokusu içime çektim doya doya.. Anne oldum işte o an.. İşte o an anladım ki hayat farklıydı benim için...
Tek vücuttuk içimde yeşerirken sen... Dünyama doğdun, şimdi tek kalp olduk seninle...

Anne olunca kelimeler yetmiyor yazmaya..
Bu zamana kadar anneler hakkında bir çok yazı yazıldı... Beni en çok etkileyen yazılardan biri olan gazeteci Sadun Tanju'nun ''Ben Anneyim'' adlı yazısını paylaşmak istiyorum sizlerle...
Ve tüm annelerin anneler gününü kutluyorum...
Sevgiyle kalın..


              BEN ANNEYİM
Seni, bir hücreden yaşamaya layık bir canlı haline getiren benim.
Seni ıstırapların en büyüğüyle doğurdum; sevinçlerin en büyüğüyle kollarıma aldım.
Sana ilk davranışı, ilk gülüşü, ilk bakışı, ilk heceyi ben öğrettim.
Seni karşılıksız, menfaatsiz, tertemiz ilk ben sevdim.
Sana hayatta ilk lazım olacak dersleri ben verdim.
Senin yüzünden ilk acıları ben duydum. İlk ağlayışlarını benim göğsümde dindirdin.
İlk sırrını bana açtın. İlk dost beni edindin.
Ben anneyim!
Bana her zaman güvendin. İlk aşkını ben hissettim. Üzüntülerin benim üzüntülerim oldu.
Seni pencerelerde bekledim, gelişinde kapılara koştum.
Seni her zaman aynı duygularla bağrıma bastım, seninle iftihar ettim, seninle taçlandım, şereflendim.
Ben anneyim!
Ben, Tanrı’nın en büyük lütfuna layık görülmüşüm. Ben bereketim.
Ben Tanrı gibi, bir insan yaratabiliyorum. Ben yeryüzünde iyi ve güzel, kötü ve çirkin her şeyin mesuliyetini taşıyorum. Medeniyet benim, mazi benim, gelecek günlerin ümidi benim.
Ben anneyim!
Ben insanlığın başı ve sonuyum. Ben hayata şekil veren sanatkarım.
İstediğim renkleri kullanır, istediğim gibi yontarım.
Beynine ilk nakşolacak sözler benim, kalbe ilk yerleşecek duygular benim duygularımdır.
Ben cennet ve cehennemim. Ben istersem sevgi, kardeşlik ve dostlukla büyütürüm; istemezsem kinle, düşmanlıkla içini doldururum. Ben dünyaya nizam veren iradeyim.
Ben anneyim!
Ben sabır ve tahammülüm. Ben en yumuşak ve en sertim. Cesur olmayı nasıl benden öğrendinse, korkuyu da ben sana öğrettim. Seni ilk öpen ve ilk döven benim. Sevmek, aşık olmak, şefkat, kin, dostluk ve düşmanlık duygularının hepsi bende.
Ben anneyim!
Bir acı çekerken beni çağırırsın. Ben teselliyim. Ölsem bile gözüm arkamdadır.
Ben endişelerin derin kuyusuyum. Kendi içime düşerim.
Ben bütün alakaların mihrakıyım. Cömert olduğum kadar hasis, kıskanmaz göründüğüm derecede kıskancım. Evet, seni kıskanırım. Sen benim eserimsin, sen benim emeğimsin.
Sen benim güzel günlerim, geçen ömrüm, bütün hatıralarımsın. Seni kıskanırım.
Seni bu duygumla bunaltır, isyan ettirir, üzerim. Seni kendime hasretmek isterim.
Bunun için kıskanırım seni.
Ben anneyim!
Ben saygının mihrabıyım. Önümde diz çökmeni isterim. Gönlünde yer etmeyi isterim.
Hakkım ödensin isterim. Unutulmaktan korkarım. Baş üstünde ve baş köşede yerim.
Bu benim hakkım.
Ben anneyim!
Ve son nefesimde…
Her zaman…
Sütüm ve hakkım helal olsun yavrum derim.
(Sadun TANJU, Vatan Gazetesi, 1957)

11 Mayıs 2013 Cumartesi

Sosyal Medya Anneleri ile buluştuk...

Malum çok fazla bloguma yazamıyorum ama elimden geldiğince sosyal ortamlardan diğer anneleri ve bebişlerini takip etmeye çalışıyorum. Blogumu oluşturduğum sıralarda izlediğim bir kaç blogger anne vardı. Benim ilk kez katıldığım, ama onların ilk toplantılarını Mart ayında yaptıkları
Sosyal Medya Annelerinin yeni bir buluşmasını gerçekleştirdik bugün. 1 gün öncesinde küçük bir Anneler Günü partiside diyebiliriz buna :) Güzel ve keyif aldığım ama Hande'nin sürekli ''anne sende gel top havuzuna, zıplamaya ve oynamaya gidelim'' leriyle bölünen, bir kaç saat geçirdim. Bir daha aklımda olsun kuzuyu almadan gideceğim :))  Bize ev sahipliği yapan Hippo Parti ve Oyun Evi' ne, hediyeleriyle mutlu eden Fresh'n Soft 'a ve tabiiki bizim bir araya gelmemizi sağlayan Sosyal Medya Anneleri ' ne çok çok teşekkürler...
Kendi annem başta olmak üzere, tüm annelerin ve maalesef bugün Hatay Reyhanlı'da annelerini, evlatlarını kaybetmiş annelerinde üzülerek ve içimde acısını çok büyük hissederek ANNELER GÜNÜ'nü kutluyorum. Umarım tekrar tekrar bu acı olaylar yaşanmaz...




Sevgiyle kalın...

9 Mayıs 2013 Perşembe

Ahh Alerjiiiii :(

Hande tuvalet eğitimine başladı geçen hafta okulla eş zamanlı olarak. Aslında ben 2 gün önce evde bez takmıyordum ve evde gayet güzel haber verdi. Okulda ilk gün hiç haber vermemiş, eve geldiğinde de o gün hiç haber vermedi. Hem büyük hem de küçük tuvaletini küloduna yaptı. Eee haliyle 2 de bir banyoda bıcı bıcı yaptık. Sabaha karşı ateşlendi. Gerçi sabah ateş yoktu ama okulda da devam etmesin diye geçen cuma okula göndermedim. Neyse günü evde geçirdik. Sabah kahvaltısı, öğle yemeği, akşam yemeği her zamanki yediklerinden yedi. Gece o kadar huzursuz uyuyorduki ikide bir kalktım baktım. Ateşi felan yoktu. Sürekli ağlıyordu, ama ne ağlamakk anlatamam sabaha karşı tekrar ağlayarak bağırdı, tuvaleti var diye kaldırdım. Bir de baktım ki ne göreyim yüzü, bacakları kabarık. Atletini sıyırdım tüm vücudu kabarıklar içinde. Şok oldum. Hemen iç çamaşırlarını ve çarşaflarını değiştim. İlk aklıma gelen böcek ısırması oldu ama ısırıkda bi nokta, bi işaret olur. Yok. Tabiki akla gelen başa gelir misali bir şeyin dokunduğu ya da alerji yarattığıydı. Hande o akşam ilk kez yemekte vişne suyu içmişti. Dedim kesin bundan. Hemen ilaç verdim. Zaten sabaha da birşey kalmadı. Ertesi gün tatil olduğu için evdeydik. Normal yemeklerini yedi. O günde bir gün önceki gibi öğlen mercimek çorbası içirdim. Veee 1 saat bile geçmeden eli yüzü heryeri kabarmıştı. İşin garip tarafı Hande bebekliğinden mercimek çorbası içer. Neyse çorbayı döktük vermedik bi daha, ilaç verdim yine geçti. Pazar pikniğe gittik. Tüm gün bişey yoktu. Akşam eve geldik. Yatarken klasik olduğu gibi süt içirdim. Sütü içti ama 1 saat olmadan tüm vücut yine kabarık. Deli olmamak elde değil. Hemen ilaç verdim. Ertesi gün uyandığımda kuzucukda bir şey yoktu. Ama o gün de ne verdiysem vücudunda kabarıklar oldu. Saat 16:00 gibi dr a götürdüm. İlk kez farklı bir dr a gidiyoruz. Kendi drumuz Beykozda başka bi hastaneye geçmiş :( çok ters olduğu için bize en yakın diye Erdem Hastanesine gittik. Neyse dr a gittiğimizde kabarıklar gitmişti. Durumu izah ettim. Dr alerji olduğunu, zaten var olan alerjisinin yedikleriyle tetiklenmiş olabileceğini, alerjinin kesin olarak neyden kaynaklanabileceğinin bulunmadığını, Handenin geçmeyen öksürüğünün ve burun akıntısının bundan kaynaklandığını söyledi. Zaten kullandığımız Zyrtec'e 20 gün boyunca devam etmemizi veeee süt, yumurta, domates, vişne suyu, mercimek çorbası, çilek, patlıcan, atıştırmalıklar, çikolata, bal, pekmez, tavuk ve o hafta ne yedirdiysem onları yedirmememi söyledi. Çıktık. Bende dönüp sormamışım alerji testi yapmıyor musunuz diye :( Aklım başıma çok sonra geldi. Bildiğim kadarı ile alerji testi var. Ama dr bizden niye istemedi onu anlamadım işte.....
Hande pazartesinden beri, doktorun söylediklerini yemiyor. En çok da süt olayı kriz yarattı bizde. Şimdi yavru kuşum muz bile istese 'anne muz dokunuyo mu?, elma yiyebilir miyim?' diye soruyo :(
Ne yapcaz bilemiyorum. Kuzumun her gün akşam mutlaka vücudunda kabarıklık ve kızarıklıklar oluyor. İlaç içince geçiyor. Umarım 1 haftada toparlar bebeğim.....

Bu arada hafta sonu sülalecek hıdırellezi kutladık :)) dileklerimizi de gül ağacının altına koyduk ...
















Unutmadan 11 Mayıs'da Sosyal Annelerle beraber Anneler Gününü kutlayacağız..
Ben ilk kez katılacağım aralarına.. Şimdiden sabırızlanıyorum :)




Tüm isteklerinizin gerçekleşmesi dileğiyle...
Sevgiyle kalın...


25 Nisan 2013 Perşembe

Nerelerdeydikkkk...

Uzun bir aradan sonra yine buradayız.. 4 koca ay geçti de biz bi sürü şey sığdırdık kızımla bu süreye.

Şimdi efendim, bendenizleri ocak ayı sonu çalışmaya başladım. Ahhh başladımda iyi mi oldu kötü mü oldu bilemiyorum tabi. Öncelikle Hande'ye kreş bulma krizi yaşandı. Çalıştığım yer anneannemizin evine çok yakın olduğu için buraya yakın bir kreş seçelim dedik. Hande hasta felan olursa ilgilenecek ve kreşten alacak kişi anneannemiz olacaktı. 1. hafta hergün Hande ile kreşe gidildi. Tabii deneyimli ve bu süreci yaşamış anneler bilirler ki ağlamalar, sızlamalar, ' anne beni bıyakma' demeler vs. bunları bi atlatalım derken 2. haftanın başında Hande hasta oldu. 3 gün gidemedi okuluna. Derken kreş bizim eve uzak ve ulaşım sorunu olduğu için güya kreşin servisiyle gidelim derken, kötü haber tez geldi. Kreşin sahibi araçlarını satmak zorunda kalmışşş. Kısa bir şokun ardından e bizde Hande'ye eziyet olmasın diye verdiğimiz en doğru kararla evimizin dibindeki Burakanaokuluna yeni bir başlangıç yaptık.
Burası daha ılımlı ve sakin bir başlangıç oldu bizim için. Sanıyorum Özlem öğretmenimizin deneyimli olması bunun en büyük etkisiydi. Çalışmaya başlamama 3 gün kala yeni kreş mecaramız başladı. İlk gün 2 saat, ikinci gün yarım gün gidildi. 3.günümüz yani cuma tam gün gidilerek Hande yeni haftaya bensiz hızlı bir giriş yaptı :))
Bendeniz 2,5 senelik bir aradan sonra Handenin tüm sorunlarını (cızıldamalar, ağlamalar,yemek problemleri, oyun derdi uyku derdi gibi) kreşine bırakarak mutlu mesut başladım çalışmaya. İlk günüm iş görüşmemde akşam çıkış saatinin 18:00 olarak söylenmiş olması, ama 18:30 da mesai sonu olduğunu öğrenmemin küçük bir aldatmacasıyla geçti. Neyse dedik yarım saat bişey değil Hande'yi ben değil babası alırdı nasıl olsa. Sonra ki günlerim gayet sakin geçmeye başladı. İlk hafta işi yavaş yavaş öğrenmeye başlıyordum. 8 sene çalıştığım iş yerinden Bütçe ve Raporlama Uzmanı olarak ayrılan ben, Pazarlama Analisti olarak yeni bir iş kolu seçmiştim kendime. Derken bu sakinlik fazla uzun sürmeye başladı. Haaa aslında sadece iş yeri sakindi :)) Akşam eve döndüğümde Hande sanki ZİP' lenmiş gibi kendini akşama saklıyordu. Masada ağlamalar, yemeklerin havalarda uçması, günün bütün yorgunluğunu ve onu kreşe bırakmalarımın bütün öcünü akşam eve gelince kat be kat çıkartıyordu benden. Günler böyle geçerken iş yerinde tüm üst düzey yöneticilerin ve benimde katıldığım bir toplantı oldu. Aslında şirketin Holding kısmı Konya'daydı. Burası Satış ve Pazarlama departmanının olduğu ofisti. Bizim bağlı bulunduğumuz müdür yardımcısı Konya da ikamet ediyordu. Şirkette ben işe başlamadan önce baya bi sirkülasyon olmuş yeni bir yapılanmaya gidiliyordu. Derken toplantıdan 2 sonra İK müdüründen telefon geldi. '' Bilge Hanım kusura bakmayın. Malum şirkette yapılanma çalışmaları var ve Holdingin kararı Pazarlama departmanını Konya ya taşımaya karar verdi. Cuma günü tüm işlemlerinizi sonlandırabilirsiniz. Biraz ani bir karar oldu ama işte yapabileceğimiz bir yok' diyerek telefonu kapadı. Güler misin ağlar mısın bu işe...
1 aylık süreç gözümün önünden film şeridi gibi geçti. İş yerinin bana işe başlamam için sabırsız davranmasına mı yanıyım, söz verdikleri vaatlere mi, yoksa Hande'nin 1 ay sürecindeki kreş çilesinemi? ya da akşamları yaşadığım yol çilesinin ardından eve gelip Handenin işkencelerine mi?
En iyisi Handenin 1 ay boyunca kreşe alışmaya başlayıp, sevmesinin ardından, artık maddi nedenlerden dolayı zorla gönderildiği ama şimdi çok sevdiği okuluna gidemeyeceğini duyduğundaki hayal kırıklığına üzüleyim dedimmm. :)))) Neyse yeni işimde 1 ay çalışmış olarak, Hande'nin kreşte benimde iş yerinde kafamızı dinlediğimiz güzel kısacık bir 1 aylık süreden sonra evim evim güzel evime geri döndüm... Bu arada hızlıca yeni iş aramalarıma başladım. Eşimle verdiğimiz kararla Hande'yi 3-4 ay daha tam gün okula göndermeye karar verdik. Tabii bu sürecin en büyük etkisi eğer iş bulursam Hande aynı adaptasyon sürecinde zorlanmasın diyeydi. Maddi olarak kemerleri sıkmaya karar verdik de 2 ay oldu henüz iş bulamadım :( İş aramak çok zorlu bir süreç. Bu süreci daha önce eşim yaşamıştı ama ben çalıştığım için onu psikolojik olarak anlamam şimdilerde başladı.
Hande şu anda okuluna, arkadaşlarına, öğretmenine acayip alıştı. Bazen artık okula gitmiycen diye takıldığımızda bağırarak Hayıyyyy gidicemmm işte diyor. Sabahları heyecanla kalkıyor, yemek yemesi düzene girdi. Benim 2,5 yıllık yemek yedirememe sorunum kreşle son buldu. Uykumuz düzenli. Hiç öğle uykusu nedir bilmeyen kızım okulun ilk gününden itibaren düzenli öğle uykusuna yatıyor. Ve tabi dil gelişimi, sosyalleşmesi de cabası.... 23 Nisan da ilk gösterisini bile yaptı bebeğim....
Gözler sulu sulu izledim tabi ben..

23 NİSAN KUTLU OLSUNNNN


 
Okulumuzdan;


Anneciğine ilk mektubunu süslüyor :))



Patates baskısııı



Kağıtları yırtıyoruzzz


Ve biberonu bıraktık bardakta içiyoruz sütümüzü :)


Yımırtalı ekmek :)))


Her ay 1 tiyatro seyrediyoruz


pembe meleğimmm


İşte böyle.... Zorlu, meşakketli bir süreç geçirdik. İnşallah herşey yoluna girer demekten başka yapacak birşeyimiz yok bu sıralar evde :) Dua edin benim için de bi an önce iş bulayım..
Meğer ne özlemişim çalışmayı. Sabahları azcık daha uyusam demelerimi unutmuşum, yada akşam olsa da eve gitsemleri. Pazartesi sendromlarını bileee. Tecrübeyle sabittir :)))


Güzel bir  güne uyanmanız dileğiyle;
Görüşürüzzzzzzzzzz



5 Ocak 2013 Cumartesi

Not : Kızıma

Nerden başlasam... Nasıl anlasatsam..
31 ayı devirdik kuzumla, canımla, meleğimle...
Doğduğunda doktor amcamıza sorduğum ''parmakları tam mı, sağlıklı mı, bi problemi yok değil mi?''
dediğimi anımsıyorum şimdi. Ne heyecanlanmıştım.. Hani ilk görüşte aşk gibiydi işte. Odaya çıkana kadar kalbim gümbür gümbür atıyordu. Seni görmek, sana dokunmak, mis kokan boynunu koklamak.. Sonra seni getirdiler, kollarıma bıraktılar. O kadar küçüktünki meleğim, bi okadar da savunmasız. Önce uzun uzun baktım sana, sonra kokladım, sonrada öptüm mis kokan yanaklarından.
Sonra sen acıktın :) seni emzirdim.. Dünyanın en güzel şeyiydi seni emzirmek, bir anne ancak anlar bunu, o hazzı...Tam 18 ay gece gündüz demeden, saat kaç olursa olsun emzirdim seni.. Sütüm helal olsun sana meleğim...
İlk bir ayımız çok zor geçti, sarılık oldun, zayıfladın bebeğim.. Ama ben ışın tedavisi yerine sarılığını emzirmekle atlatmanı istedim. Sonra iyileştin. Anneannenle hep ''1 aylık olsun, aman 3 aylık olsun, 6 aylık'' diye diye günleri saydık.. Şimdi olduğu gibi uyku düzenin hiç yoktu ozamanda. Seni emzirmeden kesene kadar  her 2 saat te bir uyanır emzirirdim. Çok zor bıraktın... Ne vicdan azabı yaşadım, ne kadar çok ağladım.. Sen ağladın, ben ağladım 1 ay boyunca...
Yavaş yavaş düzene girdik.. 8 aylıkken ilk dişini çıkardın, 13 aylıkken tam olarak yürümeye başladın.
1 yaşına geldiğinde konuşuyordun meleğim.. Şimdi konuşmadığın kelime yok :)) Şarkılar söylüyoruz seninle, tekerlemeler, ninniler, şiir bile öğreniyorsun.. Hatta halacığın işitme engelli olduğu için ondan işaret dili bile öğrenmeye başladın.. Seni seviyorumu, Atatürk'ü, ayıpı, babayı, anneyi biliyorsun şimdilik...
Zaman çabuk geçiyor meleğim, sen büyüyorsun biz yaşlanıyoruz...
Yaşımızdan mıdır nedir tahammülümüzde azalıyor meleğim.. Bazen çok yakıyorsun canımı, bunaltıyorsun, ağlatıyorsunda hatta. Çok yaramazlık yapıyorsun... Çok kızıyorum sana...  Ama saman alevi gibi derler ya öyle çabuk geçiyor kızmalarım. Çünkü çok güzel alıyorsun gönlümü, eğilip yüzüme bakmalar, yanaklarımdan öpmeler, komiklik yapmalar, hatta beni korkutmaya çalışıp gözlerini açarak nönnüüüüüü diye bağırmalar.... :)))) İşte ozaman sinir minir kalmıyor bende... Hemen öpmeye başlıyorum seni, sarılmaya, doya doya içime çeke çeke... İyi varsın meleğimmmm.
Babacın işten gelince hemen kapıya koşuyorsun. Elinde poşet varsa ilk olarak ''bana ne aldın babacım'' diyorsun. Sonrada kucaklayıp öpüyorsun, benide çağırıp ikimize birden sarılıyorsun boyunlarımızdan... İşte o an bizim hayatımızın en masum ve mutlu anı oluyor... Hiç bitmesin istiyoruz, hep böyle minik ve masum ol, büyüme diyoruz sana :)
Ama dedim ya zaman çabuk geçiyor işte, durduramıyoruz. Bi daha yaşansın diyemiyoruz..
Ama zaman çabucak geçsede, sen büyüsen biz yaşlansakda varsın geçsin, sen olduktan sonra
senle yaşlanmakda güzel meleğim...

Seni seven annen..


26 Kasım 2012 Pazartesi

Evdeyiz, ama birde bize sorun neler yapıyoruz...

Havalar soğudu tıkıldık eve..  Can sıkıntısı. Hande de ne yapacağını şaşırdı. Bir haftadır da hasta bebeğim :( önce soğukalgınlığı ile başladı, burun akıntısı, şimdi de öksürükle devam ediyor.. 2 gün önce farkettim ki kızım 2. azı dişlerini çıkarıyo. Damakları şişmiş bembeyaz olmuş, bir de huysuz.
Hala burun akıntısı ve öksürük devam ediyor. 6 gün oldu, dr'a götürmedim ama kararda veremedim ne yapsam diye :/ Her sabah uyanıp anne canım sıkıldı deyip duruyor, neyle oyalacağımı şaşırdım artık.7/24 caillou seyretmekten sıyırdık :) İlk önce Parmak boyası yaptık, yaptık yapmasınada bi güzelde battık, Sonrada puaça :))





























Hande hasta olmadan önce geçen hafta 2 güzel sofrada misafirdik. İlki kuzenimin kayınvalidesi, Banu yengemizin annesi Fatma teyzede :) Çok güzel şeyler vardı masada, ama ben en çok salataya bayıldım kek kalıbına koymuş bir harika olmuştu tadı.. Pek bereketli bir sofraydı gece yarısına kadar misafir eksik olmadı :)




2. si sevgili kayınvalidemdeydi. Annemle bana bir güzel mantılar yapmıştı, tadına doyum olmaz. Eee ne de olsa bu işin ustası Kayserili :) Ben yerken kendimi kaybettim valla, dolu dolu 2 tabak yedim. Masadan zor kalktım :)))






Yarın eğer birazcık daha iyi olursa Hande'cik Lale ablama konuk olacağız. Annemlerin okey günü. Bizde davetliyiz..
Bu arada ders çalışmaya başladım Ocak da sınavlarım var, bi taraftanda KPSS mağduru olarak tercihlerimi yaptım.. Yeni bir kitaba da başladım. Ha birde yazdan bu yana yaptığım ve kermeslere gönderip sattığım tütü etekleri yapıyorum.. Zaman buldukça.. Bunlar sadece bir kısmı.. Sizlerde prensesinize isterseniz ki eminim bayılacaktır, istediğiniz renkte-modelde ve ölçüde hazırlayıp gönderiyorum. Bir mail yeterli... bilgegokalp@gmail.com

















16 Kasım 2012 Cuma

Günlerden misafirdi....

Mis gibi kokularla uyandım güne. Tıpkı çocukluğumda anneciğimin hazırladığı mis gibi pasta kokularıyla. Canım annem, aslında misafir bana geldi ama eline sağlık, her birini kendi eliyle hazırladı. Malum 2 gün önce Filiz ablamdaydık bugünde bende toplaştık. Hande'nin müdehaleleri sonucu hiçbir işe dokunamadım. Annem yine üstün becerisiyle herşeyi halletti, bana da masayı hazırlamak kaldı :)





Huysuz kızım Gamze ablamızın tüm çabalarına rağmen dize gelmedi bi türlü, yine kendini sevdirtmedi. Üstüne üstlük birde 'ben yayamazım' diye dolaştı ortalıkta. Ha birde mutfağa gelip 'ben gamseye küstüm' neden kızım deyince 'beni dövdü' demesi akıllara ziyan bir komediydi :))



 
 
Doyamadım valla sohbete, en tatlı yerinde erkenden kalktı misafirlerim. Anneciğimde arada Hande'ye sezdirmeden evine gitti güya ama ev boşalıpta yalnız kaldığımızda kıyamet koptu. 'Anneannemi kaybettim, gitti, unuttummm' diye ağlamalarına dayanamayıp saat 17:30 da dışarı çıktık. Karşımızda bulunan ilkokula gittik. Tam çıkış saatiydi, bahçesinde biraz oynayıp zıpladı Hande. Sonrada tutturdu içeri okula gircem diye. Okula girdi koridorlarda koştu. Bunca şeye 1 tane okul görevliside çıkıp bişey demedi bize. Sanırım benide veli sandılar. Hande'yi eve dönmeye ikna edemeyince evimizin önüne kurulan semt pazarında azcık dolaşıp parka gittik. Sallandı, kaydı,koşturdu...Zorla gidebildik evin önüne, babamı burda bekliycem diye 45 dk sokakta bekledik. Babamızında 20 dk geç geleceği tuttu :)) Ha geldi gelecek derken elinde Hande'ye aldığı oyuncak ütü masasıyla gözüktü köşeden.. Bilmiş kızım 'yayamaz babam neden geciktin? üşüdüm senin yüzünden' demezmi :) Ama oyuncağı görünce hemen unuttu. Sevgili kocacım Hande'ye oyuncak, bana da 1 poşet nar ve narmatik denilen bi aletle geldi. Narı çok seviyoruz ama onu kesip tek tek ayıklamak tam bir işkence olmuştu. Suları saçılıyo, heryere sıçrıyo, lekesi de zor geçiyo. A101 den aldığı Narmatik denilen şey acayip pratik çıktı. İnanamadım. Narı ikiye kesip kasesine yerleştiriyor ve üstünede kutudan çıkan silikon kapağı kapatıyorsunuz. Büyükçe bir tahta kaşıkla başlıyorsunuz vurmaya. Sonuç inanılmaz, tek bir tane bile kalmıyor kabuğun içinde, hepsi kaseye dökülüyor. Sonrada afiyetle yiyorsunuz :) Bunca zaman nasıl dikkatimi çekmemiş anlamadım :)

Neyse, akşam yemeğimizi yiyip kurulduk televizyon karşısına. Önce Dedemin İnsanları filmini ardından da Veda'yı izledik keyifle. Hande'cik de 22:30 da uykuya daldı. Günün yorgunluğuyla umarım sabaha kadar deliksiz uyur kuzucum. Canım kızım uyurken ne tatlısın. Mis kokulum, Allahım uzun ömürler versin sana ve tüm kuzucuklara..
 
Güzel bir güne uyanmanız dileğiyle....